Göz kapağı sarkmaları ve torbaları neden oluşur?
Önceki kuşaklardan aldığımız genetik özelliklerin yıllar içinde belirginleşmesi şeklinde özetlenebilir. Zannedildiğinin aksine çevresel faktörlerin etkisi sınırlıdır. Nadiren bazı allerjik rahatsızlıklar üst göz kapağı sarkmalarına ve tiroid rahatsızlıkları da torbalanmaya yol açabilirler.
Göz kapağı sarkma ve torbalanmaları hangi sorunlara yol açar?
Olduğundan daha yaşlı ve yorgun gözükme en sık dile getirilen şikayettir. Ayrıca; üst göz kapağı sarkmaları bazı ağır olgularda görmeyi engelleyebilecek düzeye gelebilirler. Ayrıca ciddi bir ağırlık hissi verebilirler ve hanımlarda makyaj yapılabilecek alanı örtebilirler. Alt göz kapağı torbalanması olan erkeklerin ortak şikayetleri ise çevrelerindeki kişilerin zararlı maddeler kullandığı ve devamlı yorgun gözüktüğü yönündeki düşünceleridir.
Kime ve hangi yaşta uygulanması gerekir?
Göz kapağında sarkma ve alt gözkapağında torbalanma olan kişiler yaşlarına bakılmaksızın böyle bir müdahalenin adayıdırlar. Kişi 20 yaşında da olsa, 70 yaşında da olsa bu kural değişmez. Çünkü; göz kapaklarında oluşan sarkma ve torbalanmalar bir kez başladılar mı hep artarak devam ederler. Tek çare fazlalıkların alınması ve gözkapağı yapısının istenen yapıya kavuşturulmasıdır. Aksi halde mevcut şikayetler artarak devam edecektir.
Tekrar uygulanması gerekir mi?
Göz kapaklarındaki dokuların doğru ve yeterli miktarda alınmaları koşuluyla, ilerleyen yıllar içinde tekrar alınmaları gerekmez. Bu sebeple genç yaştaki kişilerde bile güvenle uygulanabilir. “erken yaşta yapılırsa, kısa sürede tekrar gerekir” düşüncesi doğru değildir.
Kimlere uygulanmaz?
Günümüzde yapılan reklamlar ve hayatın getirdiği bazı etkenlerle göz kapaklarında tedavi gerektirir bir sorunu olmayan çok sayıda kişi böyle bir müdahale için aday olabilmektedir. Bu kişilerin önceden belirlenip kendilerine gereken açıklamaların yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde çok ciddi hayal kırıklıkları ve organik kapak bozuklukları ile karşılaşılabilinir.
Yüksek tansiyon, şeker hastalığı, tiroid bozukluğu, kalp rahatsızlıkları gözkapağı estetiği için engel değildir. Ancak kişinin genel durumunun müdahale öncesi ayrıntılı olarak değerlendirilmesi gerekir.
Nasıl yapılır?
Göz estetiğinde temel ilke fazlalık olan cilt ve yağ dokularının alınması, çevre dokulardaki sorunların düzeltilmesidir.
Üst göz kapağı vücudun en ince ve hareketli cildine sahiptir ve bu genetik yönden eğilimli kişilerde cilt sarkmalarına yol açar. Üst göz kapağı müdahalelerinde fazlalık olan cilt işaretlenerek çıkarılır. İşaretleme doğru yerden yapılmalı (kapak kıvrımı) ve miktarı doğru tespit edilmelidir. Gereğinden az cilt çıkarılması yetersiz düzeltmeye yol açar ve müdahalenin kısa sürede tekrar edilmesini gerektirir. Gereğinden çok cilt alınması ise göz kapağı fonkisyonunu bozarak gözün kapanmasını zorlaştırır, ayrıca doğal olmayan bir görünümle sonuçlanır.
Üst göz kapağı müdahalelerinde çoğu zaman cilt altında şişkinlik ve torbalanma yapan yağ dokularının da alınması gereklidir. Bazı kişilerde ise gözyaşı bezinde sarkma yada göz kapağını kaldıran kasta gevşeme de mevcut olabilir. Böyle olgularda bu sorunları düzeltmeden sağlıklı sonuç almak mümkün olmaz.
Bu müdahaleler yapıldıktan sonar da cildin kapatılması gerekir ve ince, kendiliğinden emilen dikişler uygulanır. Müdahale kapak kıvrımından yapıldığı için dışarıdan bakıldığında kolaylıkla görülemez.
Alt gözkapağı ise üst göz kapağına göre çok daha hareketsizdir ve çoğunlukla ciltte bir sarkma yoktur. Alt göz kapağında en sık rastlanılan sorun göz çevresi yağ dokularının fıtıklaşarak normalde bulundukları yerden öne gelerek görünür hale gelmeleridir. Alt göz kapağı müdahalelerinin temeli fıtıklaşmış yani yer değiştirmiş yağ dokularının alınmasıdır. Alt göz kapağında içte, ortada ve dış kısımda olmak üzere 3 temel yağ bölgesi vardır. Bu 3 temel yağ bölgesinin hepsi yada bazı kısımları değişen derecelerde fıtklaşmış olabilir ve cerrahi planlamanın bu yönde yapılması gerekir. Yağ dokularının az alımı yetersiz düzeltme ile, çok alınması ise çukurlaşma ve kötü görünümle sonuçlanır.
Alt göz kapağı ameliyatlarında önemle vurgulanması gereken bir diğer ayrıntı kesi yeridir. Alt göz kapağında torbalanma ile başvuran kişilerin çoğunda sarkmış cilt olmadığı daha önce vurgulanmıştı. Bu sebeple cilde dokunmaya gerek yoktur ve yağ dokularına gözkapağının iç kısmından yapılan kesi ile ulaşılır. Kesi yerinin içten yapılmasının tek sebebi düşünüldüğünün aksine kesi yerine bağlı iz kalma ihtimalini azaltmak değildir. İçten yapılan müdahalelerde yağ dokusuna ulaşmak için gözkapağının bazı önemli dokularını kesmek gerekmez ve müdahale sonrası çok daha doğal bir alt göz kapağı görünümü elde edilir. Cilt alınması gereken kişilerde bile yağ dokusu alımını iç kısımdan yapmak doğrudur.
Nerede yapılır; örneğin muayenehanede olabilir mi?
Göz kapağı müdahaleleri tam donanımlı genel ameliyathanelerde ve sterilizasyon şartlarında uygulanılması gereken müdahalelerdir. Muayenehane ortamında bu müdahaleleri yapmaya çalışmak beklenmedik sorunlar yaratabilir.
Hangi tip anestezi uygulanır?
Göz kapağı müdahaleleri lokal anestezi altında ve kişi uyanıkken yapılır. Kişiyi rahatlatacak hafif bir ilaç takviyesi (sedasyon) yapılabilir. Genel anestezi uygulanmasına gerek yoktur. Ancak kişinin isteği üzerine ve bazı uzun vakalarda genel anestezi tercih edilebilir.
Işlem sırasında yada sonrasında ağrı olur mu?
İşlem sırasında yada iyileşme dönemi sırasında ağrı beklenen bir bulgu değildir.
Müdahale ne kadar sürer?
Dikkat edilirse “ameliyat” kelimesi yerine “müdahale” kelimesini kullanmaya çalışmaktayız. Çünkü bu müdahaleler çoğunlukla lokal anestezi altında uygulanılan, göz kapağı başına 10-15 dakika arasında süren, hastaneye yatmayı ve sonrasında gözün kapatılmasını gerektirmeyen girişimlerdir.
İyileşme dönemi nasıldır?
Müdahale sonrası ilk ayı iyileşme dönemi olarak tanımlamak ve asıl görünümün birinci ayda oturduğunu kabul etmek gerekir. Yine de kişi müdahalenin hemen sonrası kendi ihtiyaçların karşılayabilecek durumdadır ve daha önce bahsedildiği üzere her hangi bir ağrı beklenilmez. Göz kapatılmaz ve hastaneye yatmak gerekmez. İşlem bitip kişi odasına geldiğinde buz pansumanına başlanır. Buz pansumanının iki gün ve günde 4-5 kez 10’ar dakikalık süreler ile uygulanması istenir. 5 gün süresince tedbir amaçlı koruyucu antibiyotik ve şişlik azaltıcı ilaç ağız yoluyla kullanılır. Üst kapak müdahalelerinde kesi yerine günde 2 kez koruyucu antibiyotikli merhem ve alt kapak müdahalelerinde göz içine günde 4-5 kez koruyucu antibiyotikli damla önerilir. Müdahale sonrası aşırı bir morluk beklenmez ama kişinin genel sağlık durumu ve uygulanılan müdahalenin genişliği ile bağlantılı olarak beklenenden fazla da olabilir. Şişlik ise beklenen bir bulgudur ve ilk günün sonunda en yüksek seviyededir, sonrasında ise azalmaya başlar. Üst göz kapağındaki şişlik yer çekiminin etkisi ile alt göz kapağına inebilir. Şişlik genellikle ilk hafta sonunda oldukça azalmıştır ama ikinci hafta sonuna kadar dışarıdan bakıldığında hissedilebilir. İyileşmenin tam olarak bitmesi 6 ayı bulur ama ilk 2 hafta sonrası dışarıdan bakıldığında anlaşılması nadirdir. Ilk ay aşırı eforlu egzersiz ile aşırı sıcak ortamlarda (örneğin hamam, kaplıca .) bulunmak tavsiye edilmez. Dikiş 6 ila 10 gün arası uygun bir zamanda alınır ve takip eden günde makyaj yapmaya başlanabilir. İlk günler yüzün ıslatılması önerilmez ama 4 gün sonra kısa süre ile aşırı sıcak su kullanmadan banyo yapmak mümkündür.
İşe ne zaman başlanabilir?
Ortalama olarak 1 hafta içinde başlanabilir. Ancak 2-3 gün sonra hafif koyu renkli gözlük takarak çalışmanın bir zararı yoktur.
Göz kapağı estetiği sonrası beklenen sonuç nasıldır?
Göz kapağı estetiği sonrası doğallığın yanı sıra kişinin daha sağlıklı ve canlı bir görünüm kazanması amaçlanır.
Göz kapağı ve çevre dokuların yapısına bağlı olarak her kişinin göz kapağı estetiğinden ne kadar fayda göreceği farklı olabilir. Kimi kişide fayda oranı çok yüksek olabilecek iken bir başkasında daha düşük boyutta kalabilir. Çünkü göz kapağı estetiğinde asıl olarak yapılan fazlalıkların alınması ve çevre dokulardaki sorunların giderilmesidir. Herkesin göz kapağı ve göz çevresinin yapısı kendisine özeldir. Bu yapıları temelden değiştirmeye çalışmak ve bir modeli herkese uygulamaya çalışmak (örneğin badem göz) kişinin dokularında ciddi deformasyonlara yol açabilir.
Kaş pozisyonu ve yüz asimetrisi sonucu nasıl etkiler?
Hepimizin yüzünün sağ ve sol yarısı farklıdır. Bu fark her iki tarafta kaş pozisyonlarındaki ve kemik yapıdaki farklılıklara bağlıdır. Yaş ilerledikçe bu farklılık daha da artabilir. Kaşın daha aşağıda olması yanlış bir şekilde o tarafta kapak cildinde daha çok sarkma varmış şeklinde algılanılabilir. Müdahale öncesi ciddi yüz asimetrisi olan kişilerde müdahale sonrası bir miktar asimetri genellikle devam eder.
Kaş düşüklüğü ayrı bir grubu temsil eder ve kaşa yapılacak ayrı müdahaleler ile düzeltilmesi gerekir. Kaş dokusunun tümü yada dış kısmı aşağı doğru inmiştir ve bu yanlış şekilde kapak sarkması ile karıştırılabilir.Çoğu kişide ise hem kapak sarkması hem de kaş düşüklüğü beraber olabilir. Bu kişilerde sarkmış olan cildi çıkarmak ve kaş düşüklüğünü ise özel yöntemlerle ayrı olarak tedavi etmek yani düzeltmek gerekir. Kaş düşüklüğü ve göz kapağı sarkmasının beraber olduğunda en büyük tehlike, gereğinden çok fazla cilt çıkarılarak bir anlamda kirpiklerin kaşa dikilmesi ve böylelikle göz kapağı fonksiyonunun bozulmasıdır.
İz kalır mı?
Göz kapağı cildi vücuttaki en ince cilttir. Bu sebeple gözk apağı müdahaleleri sonrası iz kalma ihtimali yok denecek kadar azdır. Üst göz kapağı müdahaleleri kapak kıvrımının içine gizlenir. Çok nadiren kişi gözünü kapadığında belirsiz bir iz görülebilir ki bu çoğunlukla koyu tenli kişilerdedir.
Alt göz kapağı müdahaleleri ise çoğunlukla kesi yapılmadan gerçekleştirilir ancak kesi yapılan olgularda bile iz kalma ihtimali son derece düşüktür.
Hangi riskleri vardır?
Müdahale öncesi kişinin tam olarak değerlendirilmesi, bilgilendirilmesi ve doktor ile arasında tam bir bağ oluşturularak; doğru hasta ve doğru doktor ile olası riskler çok düşük bir seviyeye indirilebilir. Öncelikle göz kapağı estetiğine aday olan kişiyi hasta olarak tanımlamak yanlıştır. Bu kişinin çoğunlukla göz kapağı ve görme fonksiyonları normaldir ve yanlızca genetik sebeplerle oluşmuş olan fazlalıklarından kurtulması gereken sağlıklı bir bireydir. Bu kişiyi hasta konumuna getirmeden gereken müdahaleyi uygulamak gerekir. Bu estetik göz kapağı cerrahisinin olmazsa olmaz kuralıdır.
Üst ve alt kapak müdahalelerinde en sık karşılaşılan sorun fazla cilt çıkarılmasına bağlı olarak oluşan lagoftalmi (göz kapaklarının kapanamaması) dir. Her kişide alınması gereken cilt miktarı farklıdır.
Esnemiş olan cilt dokusunun yapısı çoğunlukla sağlam cilt dokusundan farklıdır ve tecrübeli bir cerrah bu farkı kolayca algılayabilir. Esnemiş cilt dokusunun tamamını almak, ama sağlam cilt dokusuna ise dokunmamak gerekir. Çünkü göz kapağı fonksiyonu için gerekli olan cilt miktarı göz açıkken ve kapalı iken farklıdır. Göz kapalı iken gereken cildi çıkarmamak (gerekli payı bırakmak) gerekir. Aksi takdirde hem doğal olmayan bir görünüm oluşur, hem de göz kapağı fonksiyonları bozulur. Bu sebeple az ya da çok cilt çıkarmak diye bir şey yoktur. Ne kadar gerekli ise o kadar cilt çıkarılması gerekir. Az çıkarılırsa (ki bazen bu istek bizzat kişinin kendisinden gelir) istenilen etki oluşmaz, çok çıkarılırsa da (ki bazen bu istek de bizzat kişinin kendisinden gelir) yapay bir görünümle birlikte göz kapağı fonksiyonları bozulur.
Göz kapağı müdahalesi sonrası göz kapanmasında sorun var ise önce ilaç tedavisi uygulamak gerekir. Sorun ağır seviyede ise vücudun başka bir yerinden (örneğin kulak arkası) cilt alınarak o bölgeye ilave edilir.
Alt göz kapağında yağ alımı kirpik altı kesisi ile cilt yolundan yapıldığında göz kapağı için önemli olan bazı dokuları da kesmek zorunda kalınır. Bu dokular iyileşirken ufak bir büzülme oluşabilir. Bu durum çoğunlukla alt göz kapaklarının dış kısmında aşağı doğru çekilme şeklinde, doğal gözükmeyen bir görünümle kendini belli eder. Eğer kişinin kapak geringinliği de az ise alt kapakta ameliyat ile düzeltilmesi gereken ciddi şekil bozukluğu oluşabilir. Bu sebeple alt göz kapağı cerrahisinde iç kısımdan yapılan yaklaşımı tercih etmek gerekir.
Alt ve üst kapakta da yağ dokularının az yada çok çıkartılmasına bağlı sorunlar oluşabilir. Çok yağ dokusu çıkartıldığında çukurluk, az yağ dokusu çıkartıldığında ise torbalanmanın kalması şeklinde kendini gösterir. Temel tedavi prensibi yine aynıdır; az çıkartıldı ise biraz daha alması kolay, çok alındı ise ilave etmesi çok daha zordur. Vücudun başka yerinden alınan yağ dokusu ilave edilebilir ama özellikle emilim derecesi farklı olabileceği için bazı sorunlarla karşılaşılabilir.
Üst kapak müdahalelerinde işlem sırasında kapağı kaldıran kas hasarına bağlı kapak düşüklüğü (ptoz), alt kapak müdahalelerinde ise gözü hareket ettiren kasların hasarına bağlı olarak çift görme (diplopi) oluşabilir.
Buraya kadar anlatılan sorunları tedavi etmenin en kolay yolu hiç oluşturmamaktır. Çıkarılan cilt ve yağ dokusu miktarında ve çevre sağlam dokulara zarar vermeme konularında tedaviyi yürüten doktor çok dikkatli olmalıdır.
Müdahele sonrası oluşan kanama özellikle alt göz kapağı ameliyatları sonrası önemli olabilir. Çoğunlukla 1-2 hafta içinde kendiliğinden düzelir ama bu süre boyunca görsel olarak kişiyi rahatsız eder. Çok yoğun bir kanama olup, gözü hareket edemeyecek kadar sıkıştırırsa görme fonksiyonları tehlikeye girebilir, böyle bir durumda kanamayı cerrahi olarak boşaltmak gerekir. Ancak bu durumun oluşumu çok nadirdir. Çok nadiren kanama sonrası cilt bölgesinde aşırı duyarlılığa bağlı hiperpigmentasyon (ciltte koyu renk) oluşumu gözlenebilir.
Göz çevresinin kanlanması çok yoğun ve iyidir. Bu durum göz kapağı müdahaleleri sonrası enfeksiyon görülme ihtimalini çok azaltırken, bu bölgeye yağ ve dolgu maddeleri enjeksiyonunu çok tehlikeli hale getirir. Nitekim karın bölgesinden alınan yağ dokusunun göz çevresine enjeksiyonu sonrası (maalesef) kalıcı körlük rapor edilmiştir. Bu sebeple göz çevresine uygulanılan yağ ve dolgu maddeleri enjeksiyonlarında çok dikkatli olunmalıdır.
Ameliyatsız tedavi mümkün müdür?
İdeal bir ameliyat etkili, iyileşme dönemi kısa ve sorunsuz, etkisi ise kalıcı olmalıdır. Plazma enerjisi denilen ve ameliyatsız göz kapağı estetiği olarak duyurulan yöntemde göz kapağı cildinde yanık oluşturularak bir miktar büzüşme elde edilir. Yanlızca ufak bir miktar cilt fazlalığı olan kişilerde uygulanabilir. Ancak bu yöntem ameliyatsız tedavi olarak duyurulsa da ciddi bir iyileşme dönemi vardır, ilk günlerde şişlik ve rahatsızlık hissi yoğun olabilir, çoğunlukla yeterli miktarda cilt alınamaz ve kalıcı etki oluşmaz, bir süre sonra tekrar etmek gerekir. Üst kapak müdahalesi gereken olguların büyük çoğunluğunda cilt miktarı bu yöntemle alınamayacak kadar büyüktür. Ayrıca bu yöntem cilt altındaki fıtıklaşmış yağ dokularında tamamen etkisizdir.
Alt göz kapağı ameliyatı daha mı zordur?
Hayır. Bilakis iyileşme dönemi üst kapak müdahalelerine göre daha kolaydır. Ancak müdahaleyi yapan doktor alt göz kapağının özel yapısı sebebiyle bu konuda tecrübeli olmalıdır.
Sonrasında botoks gerekir mi?
40 yaş üzeri çoğu kişi botoks uygulamasından ciddi fayda görebilir. Bu müdahaleler sonrasında ise botoks, kaş pozisyonun istenilen düzeye getirilmesi ve yüz asimetrisinin azaltılmasında ciddi yararlar sağlar. Burada özellikle vurgulanması gereken nokta, botoks enjeksiyonlarını göz kapağı müdahalelerinin bir alternatifi değil, tamamlayıcısı olduğunu vurgulamaktır. Sarkmış ve torbalı bir göz kapağı dokusuna uygulanılan botoksun istenilen etkiyi yaratmaktan uzak olduğu unutulmamalıdır. Botoks kaşın kalkması ve yüz-alın çizgilerinin giderilmesinde etkindir, ancak göz kapağı sarkmaları ve torbalarına hiçbir etkinliği yoktur.
Dolgu yapılarak alt göz kapağı torbaları giderilebilir mi?
Hayır. Alt göz kapağı torbaları varken uygulanılan dolgu mevcut durumu daha da kötü hale getirir. Alt göz kapağında dolgunun kullanılacağı asıl durum, göz yaşı bölgesindeki genetik çöküklüktür.
Ameliyat sonrası göz açık kalır mı?
Hayır. Doğru uygulanılan göz kapağı müdahalesi sonrası göz kapağı fonksiyonlarında kötü yönde hiçbir değişiklik olmaz.
Göz kuruluğu olanlara uygulanabilir mi?
Evet. Doğru uygulanılan göz kapağı müdahalesi sonrası göz kapağı fonksiyonlarında kötü yönde hiçbir değişiklik olmayacağı için kuruluk problem olan gözlerde de sorun yaşanmaz.